Galatasaray’da 1.1 milyar liralık hayal kırıklığı
Futbol, insan aklının plan ve strateji geliştirme yeteneğinin sahaya yansımasıdır. Tıpkı bir filozofun doğru bilgiye ulaşmak için sorguladığı gibi, bir kulüp de geleceğini inşa etmek için geçmişten ders almak zorunda. Ancak Galatasaray’ın son iki …

Futbol, insan aklının plan ve strateji geliştirme yeteneğinin sahaya yansımasıdır. Tıpkı bir filozofun doğru bilgiye ulaşmak için sorguladığı gibi, bir kulüp de geleceğini inşa etmek için geçmişten ders almak zorunda. Ancak Galatasaray’ın son iki transfer dönemindeki adımları, bu derin düşünceden yoksun bir aceleciliğin ürünü gibi görünüyor. Yapılan yatırımlar, tıpkı Platon’un idealar dünyasında var olup da gerçekte karşılığı olmayan kavramlar gibi, sahada bir hayale dönüşmekten öteye geçemedi.
Savunmaya güç katmak adına yapılan transferler, tam aksine, zayıflığın en somut göstergesi oldu.
Sabah Gazetesi’nin bu konudaki tespitleri gerçekten düşündürücü.
Danimarka’dan 9 milyon Euro bedelle getirilen Elias Jelert, beklentileri karşılamaktan uzak bir siluet olarak sahada dolaştı. Onun eksikliği, bir yanılgının kabulü gibi, Şubat ayında Frankowski’nin transfer edilmesiyle örtbas edilmeye çalışıldı.
Aynı kaderi paylaşan bir diğer isim ise Derrick Köhn yerine tercih edilen Ismail Jakobs’tu. Kiralama bedeli ve zorunlu satın alma opsiyonuyla maliyeti 9 milyon Euro’ya ulaşan Senegalli oyuncu, sakatlık sorunlarıyla gölgeler arasına karışırken, kulüp panikle ara transferin son gününde Eren Elmalı’ya sarıldı.
Ancak bu sadece başlangıçtı. Savunmanın temel direği olması beklenen Carlos Cuesta, 8 milyon Euro’luk maliyetine rağmen daha ilk büyük sınavında, Kasımpaşa maçında yaptığı kritik hatayla puan kaybına sebep oldu. Böylece, Galatasaray’ın yalnızca finansal anlamda değil, futbol aklı açısından da ağır bir bedel ödediği gün gibi ortaya çıktı.
Toplamda 30 milyon Euro’luk bir yatırımın sonucunda, elde kalan sadece hayal kırıklığıydı. Bu, futbolun en temel felsefi sorusunu yeniden gündeme getiriyor: “Bir oyuncuyu iyi yapan şey nedir? Yeteneği mi, doğru sistem içinde var olması mı, yoksa onun hakkında beslenen umutlar mı?” Galatasaray, sahadaki gerçeklerle yüzleşmek yerine, idealleştirdiği bir takım yaratmaya çalıştı. Ancak gerçekler, her zaman en sert hakikati dayatır: Sadece parayla büyük bir takım olunmaz; akılla, öngörüyle ve kararlılıkla olunur.
Tarih boyunca nice düşünür, insan aklının yanılgılarını ifşa etmeye çalışmıştı. Galatasaray da bir kez daha öğrenmek zorunda; Yanlış hesap, yalnızca çarşıdan değil, sahadan da döner.