Berlin Film festivali’nden
Berlin’e dördüncü gelişim ilk kardeşimi ziyarete gelmiştim, O zamanlar çoğu müze ve ilginç yerleri çok gezdim, kardeşim bir sene Berlin’de yaşamıştı.
Sonra film festivallerine geldim. Berlin film Festivali’ne üçüncü gelişim, tüm film festivalleri benim için yeni hikayeler masallar dinlemek, seyretmek, bazıları için önemli olan kırmızı halı bana cazip gelmiyor.
Berlin’e gelmek için uçağa bindiğimde macera başladı, uçaktaki Türk yolcuların çoğunluğu dikkatimi çekti çoğu Almancı olduğunu hemen anladım. Nasıl mı? Herkes koltuklara yayıldı, bazıları beni üçlü koltuğa yolladı, benim için iyi oldu tabi ki ama uçakta sanki doğu’dan batıya giden otobüs havası vardı.
Neyse, Berlin havaalanına indikten sonra, gümrük memurunu geçtikten sonra ilk otobüs ile Kruzberg teki otelime yol aldım. Otobüs tren derken Kruzberg’e vardım. Hava soğuktu bir kahve içeyim derken yolun kenarında Alsancak simit evi yazan yere çay içmek için içeri girdim, inanamazsınız sanki Beyoğlu’nda cumartesi öğlen vakti bir kafe herkes Türk’tü yer bulmakta zorluk çektim. Bir şeyler içip yedikten sonra hemen festival basın merkezine akreditasyon kartımı aldı.
İlk film Hungary yapımı “Minder Rendem” adlı film. Hikayesine gelince, bir çocuk ve bir babanın açmazı. Oğlu bir kazaya sebep olan babanın doğru ile yalan arasındaki açmazı anlatıyor. Filmin hikayesi çok başarılı buldum ama sinema diline aktarımı zayıftı. Aslında biraz dramaya gem vuran hikayesi var.Türk ve Koreli yönetmenlerin eline geçse idi harikalar yaratabilirdi.
İkinci filme gelince, resmen görsel açıdan bir şölendi, Çin’in kırsal kesimini anlatan filmde
halkın bazen doğa ile savaşını anlatır iken bazen aralarındaki garip ilişkiyi dile getiriyor. Sinema sanatını iyi kullanan yönetmen Huo Meng. Çin’in 1991 yılındaki çiftçi bir ailenin geleneksel yapısını en ince ayrıntılarına kadar dile getiriyor. Filmi izledikten sonra 1991 yılının köyüne giden biri oradaki hayatı anlayabilir.
Filmin ayrıntılı olarak konusunu anlatmak gerekirse; 1991 yılında Çin, sayısız ailenin hayatını yeniden şekillendiren derin bir sosyoekonomik dönüşümün ortasındaydı. Özellikle çiftçiler, teknolojik ilerlemenin geleneksel yaşam biçimlerini kökten değiştirmesi nedeniyle baskı hissediyorlar. Birçok kişi kırsalda yaşamlarını sürdürmek mi yoksa hızla büyüyen şehirlerde iş aramak mı gerektiği konusunda karar vermekle karşı karşıya kalırlar. Ailenin üçüncü çocuğu olan 10 yaşındaki Chuang, ailesi başka bir yerde yeni bir hayat kurmak için taşınana kadar kırsal kesimdeki köyünde tek başına kalır. Değişim ve kalıcılık arasında bir topluluğun dayanıklılığı ortaya çıkar, tüm zorluklara rağmen hayatın değişen döngüsünde kendine yer bulmaya çalışır.
Berlin film festivali devam ediyor. Ben filmleri izlemeye devam edeceğim. İyi Seyirler