Boşanma ve nafaka sistemi değişiyor
Mart ayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulması beklenen yargı paketi ile önemli gelişmelere sahne olacak. Bu yazıda, yargı paketinin içeriği ve olası etkileri hakkında detaylı bilgiler bulabilirsiniz.

AKP’li kaynaklardan edinilen bilgilere göre, mart ayının ilk haftasında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunulması planlanan yargı paketi üzerindeki çalışmalar, Cumhurbaşkanlığı ve birkaç bakanlıkla eş zamanlı olarak devam ettiğinden henüz tamamlanmamıştır. Bu yeni düzenlemeler, Türk Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve infazla ilgili diğer mevzuatlar üzerinden detaylı bir şekilde yapılmaktadır. Yenilikler, 23 Ocak 2025’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyuna açıklanan 4. Yargı Reformu Strateji Belgesi çerçevesinde gerçekleştirilmektedir.
AKP’li kaynaklar, yargı ile ilgili tüm düzenlemelerin tek bir pakette Meclis’e gelmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle düzenlemelerin ayrı ayrı kanun teklifleri ile sunulacağını ifade ettiler. Kanun teklifindeki başlıkların konu bağlantılarına göre belirleneceği belirtilirken, şöyle bir açıklama yapıldı:
- Aile hukukunu ilgilendiren nafaka, boşanma ve evlilik birliğiyle ilgili hususlar ayrı başlık olarak değerlendirilecek.
- Ceza infaz kanunu ile ilgili konular ise farklı bir başlık altında toplanacak.
- Cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar yapılacak. Örneğin, hakaret, haneye tecavüz gibi toplumsal anlamda rahatsızlık veren eylemler için daha sert yaptırımlar öngörülüyor.
Bu bağlamda, bazı suçlar için verilen cezaların toplumsal görünürlüğünü artırmak ve cezasızlık algısını ortadan kaldırmak hedeflenmektedir. Örneğin, 2 yılın altında ceza alan bir kişi, infaz kanunu gereğince kısa bir süre hapiste kalacak. Ancak toplum, bu kişilerin aslında ceza aldığını bilmediği için, bu durum yanlış bir algıya yol açıyor.
Önerilen yeni düzenlemeler arasında, kısa süreli hapis cezalarının kamu hizmetine dönüştürülmesi de yer alıyor. Örneğin, bu cezayı alan kişiler, hastanelerde temizlik yapabilir veya kamuya yararlı başka işler üstlenebilirler. Bu tür uygulamaların amacı, caydırıcılığı artırmak ve toplumda ceza infazının daha görünür olmasını sağlamaktır.
NAFAKA ÖDEME SÜRESİNE YENİ DÜZENLEME
AKP’li kaynaklar, nafaka ödeme sürelerinin evlilik süresi ile ilişkilendirilerek yeniden düzenleneceğini belirtti. Şu anda, boşanma sonrasında nafaka ödemek zorunda kalan taraflar arasında, genellikle erkeklerin bu yükümlülüğü üstlendiği ifade edilmektedir. Uzun süreli nafaka ödemeleri, yeni evliliklerin önünde engel teşkil edebiliyor ve ekonomik sıkıntılara neden olabiliyor.
- Evlilik süresi 3 yıldan az olan durumlarda, en fazla 5 yıl nafaka ödenecek.
- Evlilik süresi 3 ila 10 yıl arasında ise, en fazla 10 yıl nafaka ödenecek.
- 15 yıldan fazla evliliklerde ise, en fazla 20 yıl nafaka ödenmesi öngörülüyor.
Bu yeni düzenlemeler, boşanmanın ardından taraflar arasında oluşan mağduriyetleri azaltmayı amaçlamaktadır.
BOŞANMA SÜRECİNDE YENİ DÜZENLEMELER
AK Partili yetkililer, çekişmeli boşanmalarda yaşanan sorunları minimize etmek için yeni düzenlemeler yapılacağını vurguladı. Boşanmaların, tazminat, velayet ve mal paylaşımı gibi nedenlerle uzaması, bazen şiddete kadar gidebilen sorunlara yol açmaktadır. Bu nedenle, hakimlerin boşanma kararını daha hızlı bir şekilde vermesi hedeflenmektedir.
- Boşanma gerçekleşirse, tazminat ve diğer hukuki meselelerin sonraki aşamada ele alınması planlanıyor.
- Bu sayede, boşanma süreci makul bir süreye çekilecek ve olası şiddet vakalarının önüne geçilmeye çalışılacak.
CİNSİYET DEĞİŞİKLİĞİ İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER
Son dönemde kamuoyunun dikkatini çeken LGBT+ bireylere yönelik düzenlemeler konusunda, cinsiyet değişikliği ile ilgili çalışmalar Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Cinsiyet değişikliği için gerekli tedavi ve işlemlerin bir kısmının Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından karşılandığı hatırlatılmaktadır.
Bu konuda, toplumu, gençleri ve çocukları etkileyen önemli hususlar bulunmaktadır. Özendirme ve yönlendirme gibi konularda devletin önlem alması gerektiği belirtilmektedir. Özellikle, 18 yaşından önce cinsiyet tercihi konusunda yönlendirici bir ortam oluşturulmaması gerektiği vurgulanmaktadır.
Yetkililer, cinsiyet değişikliği işlemlerinin 18 yaşından sonra yapılmasının daha uygun olduğunu ifade ederken, bu tür işlemlerin geri dönüşünün olmadığını da belirtiyor. Özellikle, hormonal destek tedavisi ile birlikte kişinin ruhsal durumunun dikkatlice izlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Sonuç olarak, bu alan oldukça karmaşık ve hassas bir durumdur. Devletin, bireyleri koruma noktasında gerekli önlemleri alması gerektiği ifade edilmektedir. Cinsiyet değişikliği işlemleri ve bu süreçte yaşanan sıkıntılar, toplumda daha fazla tartışma ve düzenleme gerektirmektedir.