Dar gelirliye “bölgesel asgari ücret” tuzağı

21.10.2024
A+
A-

Asgari ücret tespit süreci ve bölgesel uygulama tartışmalarını derinlemesine inceleyin. Bu makalede, asgari ücret belirlemede dikkate alınan faktörler ve farklı bölgelerdeki uygulama farklılıkları ele alınıyor.

Dar gelirliye “bölgesel asgari ücret” tuzağı

Yılın son dönemine yaklaşırken, 2025 yılı asgari ücret tutarının belirlenmesi için tespit süreci hız kazandı. Her asgari ücret artışında olduğu gibi bu süreçte de işverenler, “bölgesel asgari ücret” uygulamasını yeniden gündeme getirdi. Türkiye’de asgari ücretle çalışanların sayısının fazlalığı, her zam dönemini ülkenin ana gündem maddelerinden biri haline getiriyor. Yaklaşık 50 yıl önce terk edilen bölgesel asgari ücret uygulamasının yaratacağı potansiyel sorunları BirGün’den Aziz Çelik detaylandırdı.

Hükümet, işveren ve IMF çevreleri, asgari ücret artışlarının sınırlı tutulması gerektiğini ve enflasyon “hedefiyle uyumlu” olması gerektiğini savunurken, bazı işveren grupları da bir dipsiz kuyu olan “bölgesel asgari ücret” önerisini yeniden gündeme getiriyor. Bu tartışmalar, esas olarak asgari ücret artışını düşük tutmayı hedefliyor.

Ortalama Ücretin Asgari Ücrete Yakınsaması

Türkiye’de asgari ücreti tartışırken dikkate alınması gereken en önemli unsur, asgari ücretle çalışanların kapsamının yüksekliği ve ortalama ücret düzeyinin asgari ücrete yakınsama gerçeğidir. Türkiye’de asgari ücret civarında (asgari ücret komşuluğu) çalışanların oranı, toplam ücretle çalışanların yarısı civarındadır. DİSK-AR, uzun yıllardır yaptığı hesaplamalarda asgari ücret komşuluğunda çalışanların oranını yüzde 50 civarında buluyor. Merkez Bankası da bu oranı yaklaşık yüzde 50 olarak belirtiyor; bazı sektörlerde ise bu oran daha yüksek. IMF’nin Ekim 2024 tarihli raporuna göre ise kayıtlı çalışanların yaklaşık yüzde 43’ü asgari ücret veya altında ücret alıyor. Bu durumun ciddiyetini anlamak için Avrupa Birliği ülkelerinde asgari ücret komşuluğunda çalışanların oranının yüzde 4’ün altında olduğu hatırlanmalıdır.

Türkiye’de asgari ücretle çalışanların kapsamının genişliği, ortalama ücret düzeyinin asgari ücrete yakınsamasına yol açıyor. Ortalama ücret düzeyi asgari ücrete doğru geriliyor. Örneğin, 2005 yılında ortalama ücret düzeyi asgari ücretin 2,2 katı iken, 2020’li yıllarda bu oran 1,7’ye düşmüştür. Memur maaşları, kamu işçilerinin ücretleri ve sendikalı işçi ücretleri de asgari ücrete yaklaşmaktadır. Farklı vasıflarda, sektörlerde ve bölgelerde ücret düzeyi asgari ücrete doğru baskı altında kalıyor. Birçok meslekte ücret makası asgari ücrete doğru kapanmaktadır.

Bu durum, farklı sektörlerde, farklı ölçeklerdeki işletmelerde ve çeşitli bölgelerde asgari ücreti neredeyse ortalama ücret haline getirmektedir. Büyük şirketler bu durumdan memnun görünmekte; bu yöntemle ücret düzeylerini düşük tutmayı başarmaktadırlar. Küçük ve mikro ölçekli işletmeler ise bu durumdan şikayet etmektedir. Asgari ücretin ortalama ücret haline gelmesi, asgari ücret tartışmasını da ortadan kaldırmadan ortalama ücret tartışması haline getirmektedir. Asgari ücret, ücretlerin alt sınırını belirlerken, Türkiye’de asgari ücret ortalama ücret anlamına gelmektedir.

Otoriter-Korporatist Ücret Politikası

Bu durum, AKP tarafından uzun yıllardır izlenen asgari ücret politikasından kaynaklanmaktadır. AKP, uzun bir süredir otoriter-korporatist bir ücret politikası benimsemiştir. Asgari ücreti, hükümet tarafından belirlenen ortalama ücret haline getirmektedir. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun bir işlevi kalmamıştır. Hükümet, asgari ücreti adeta tek taraflı bir şekilde siyasi ihtiyaçlarına uygun olarak belirlemektedir. AKP hükümetleri, asgari ücretin toplu pazarlık yoluyla belirlenmesi yerine, otoriter-korporatist bir mekanizma ve siyasi saiklerle belirlenmesini tercih etmektedir.

Mevcut Ekonomik Politikaların Tıkanması

Ancak hükümetin izlediği bu asgari ücret politikası tıkanmış durumdadır. Bir yandan uygulanan ekonomi politikası, ücret düzeylerinin bastırılmasını hedeflemekte; diğer yandan farklı sermaye grupları asgari ücretten çeşitli nedenlerle şikayet etmektedir. İhracatçılar ve Anadolu’daki sermaye grupları, asgari ücretin düşük tutulmasını istemekte ve bu nedenle asgari ücrete düşük artış veya bölgesel asgari ücret gibi önerileri gündeme getirmektedirler. Son günlerde yeniden gündeme getirilen bölgesel asgari ücret tartışmalarını bu bağlamda değerlendirmek gerekmektedir.

Bölgesel asgari ücret uygulaması, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve çeşitli işveren örgütleri tarafından uzun süredir savunulmaktadır. Şimdi bu koroya MÜSİAD da katılmıştır. MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı, geçtiğimiz günlerde bölgesel asgari ücreti yeniden gündeme getirmiştir. Sendikalar ve sosyal politika alanında çalışan bilim insanlarının önemli bir bölümü ise bu öneriye karşı çıkmaktadır.

Bölgesel Asgari Ücretin Tarihsel Arka Planı

Türkiye’de bölgesel asgari ücret, 1951-1974 arasında uygulandı ve 1974 yılında terk edildi. Bölgesel asgari ücret konusu, 50 yıl önce vazgeçilen bir uygulamadır. Türkiye, bu yöntemi denemiş ve sonuç olarak vazgeçmiştir. 1974 yılında, Bülent Ecevit’in başbakanlığındaki CHP-MSP Koalisyon Hükümeti döneminde, bölgelere göre asgari ücret uygulamasından vazgeçilerek ulusal ölçekli tek bir asgari ücret tespit edilmiştir.

Dünyada bölgesel asgari ücret uygulaması, eyalet sistemine sahip sınırlı sayıda ülkede (ABD, Kanada, Hindistan, Çin gibi) görülmektedir. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ise bölgesel asgari ücret uygulaması yoktur. Hatta eyalet sistemine sahip olan Almanya, bölgesel asgari ücret sistemi değil, ulusal asgari ücret sistemi uygulamaktadır. Ulusal ve merkezi devlet yapısına sahip ülkelerde, istisnai örnekler dışında, bölgesel asgari ücret uygulanmamaktadır. Bölgesel asgari ücret, üniter devlet yapısına sahip ülkelerde anayasal kurallar ve eşitlik ilkesi açısından ciddi sorunlara yol açabilir. Bu uygulama, hem hukuksal hem de sosyal sakıncalar yaratma potansiyeline sahiptir.

Öte yandan, bölgesel asgari ücret önerisi, asgari ücretin tanımıyla ve özüyle çelişen bir öneridir. Asgari ücret, bir ülkedeki en düşük ücrettir ve onun altı olamaz. Bu durum, anayasaya ve eşitlik ilkesine aykırı olacaktır. Bölgesel asgari ücret, mevcut asgari ücret çıtasının çok altına inilmesine ve gelir dağılımı adaletsizliğinin artmasına yol açabilir; ayrıca bölgeler arası gelir uçurumunu derinleştirebilir.

Teşmil ve Toplu Pazarlık Çözümü

Bölgesel asgari ücret talebini ileri sürenlerin bir kısmı, büyük kentlerde yaşam maliyetinin yüksekliğini örnek göstererek bu bölgelerde asgari ücretin yüksek olması gerektiğini savunuyor. Bu saptama doğrudur; ancak asgari ücretin işlevi bu değildir. Asgari ücret, insanca yaşamaya yetecek en az ücrettir ve onun altına inilmesi söz konusu olmamalıdır. Bölgelere, sektörlere, mesleklere ve işe göre ücret farklılaşmasını sağlayacak olan ise toplu pazarlık sistemidir.

Türkiye’de asıl sorun, bölgesel veya sektörel asgari ücret değil, asgari ücretin ortalama ücret haline gelmesidir. Türkiye’de asgari ücret civarında çalışanların oranı yaklaşık yüzde 50, toplu iş sözleşmesi kapsamı ise genel olarak yüzde 8-10, özel sektörde ise yüzde 4 civarındadır. AB ülkelerinde ise asgari ücret kapsamı yüzde 4 civarındayken toplu iş sözleşmesi kapsamı ise yüzde 60 civarındadır. Asıl mesele, bu çarpıklığın giderilmesidir.

Asıl sorun, asgari ücretin ortalama ücret haline gelmesidir. Milyonların asgari ücret cenderesinden kurtulması için toplu iş sözleşmesi kapsamının genişletilmesi ve asgari ücret kapsamının daraltılması gerekmektedir. Asgari ücret sınırlı bir kesimi ilgilendiren bir ücret olduğunda, bölgesel asgari ücret tartışması da ortadan kalkacaktır. Sendikalaşmanın artması, bunun en önemli ilacıdır. Bölgesel asgari ücret uygulaması, Türkiye’de asgari ücret sorununu çözmez; aksine daha da karmaşık hale getirir.

Farklı bölge ve sektörlerde ücretler arasında bir denge kurulmasının bir diğer yolu ise, imzalanan toplu iş sözleşmelerinin sendikasız işletmelere teşmil (genişletilmesi) edilmesidir. Teşmil mekanizması, Avrupa ülkelerinde yaygın biçimde kullanılmaktadır. Böylece asgari ücretin kapsamı azalırken, toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı artmaktadır. Türkiye’nin sendikal mevzuatında uzun yıllardır teşmil mekanizması mevcuttur. 6356 sayılı Kanun’un “teşmil” başlıklı 40. maddesine göre, ilgili işkolunda en çok üyeye sahip sendikanın yapmış olduğu bir toplu iş sözleşmesi, o işkolundaki işçi veya işveren sendikalarının ya da ilgili işverenlerden birinin ya da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın talebi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından tamamen veya kısmen, zorunlu değişiklikler yapılarak o işkolunda toplu iş sözleşmesi bulunmayan işyerlerine teşmil edilebilir.

Teşmilin yasal dayanağı vardır; ancak bu konuda yeterli sendikal ve siyasi irade mevcut değildir. Sendikalar, teşmil mekanizmasında ısrarcı olmamaktadır. Hükümet de teşmil konusundan kaçınmaktadır. Birkaç kez bazı işkollarında sendikalar tarafından gündeme getirilen teşmil uygulaması, hükümet tarafından yarıda bırakılmıştır.

Düşük Ücret Riskleri ve Gelecek

Bölgesel asgari ücret tartışmaları gündeme getirildiğinde, “İstanbul’da ve Anadolu’da yaşam maliyeti aynı değil” iddiası ortaya atılmaktadır. Ancak burada istenen, İstanbul’da asgari ücretin daha yüksek olması değil, tersine Anadolu kentlerinde asgari ücretin daha düşük olmasıdır. Nitekim bu öneriyi yeniden gündeme getiren hükümete yakın işveren örgütü MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı, “Anadolu’da asgari ücretin üçte ikisine çalışmak isteyenler var” demektedir.

Bölgesel asgari ücret tartışması, büyük kentlerde daha yüksek asgari ücret ödemek için değil, aksine küçük kentlerde daha düşük asgari ücret ödemek için yapılmaktadır. Bu nedenle, bölgesel asgari ücret, asgari ücreti düşürme manevralarından biri olarak değerlendirilmelidir. Bu tuzağa ilkesel olarak karşı çıkmak gerekmektedir.

Asgari ücretin ortalama ücret olmasının yarattığı çeşitli sorunların çözümü, asgari ücreti parçalamak değil, asgari ücreti sosyal bir koruyucu alt sınır olarak güçlendirmek, kapsamını daraltmak ve bölgeye, işe, mesleğe ve sektöre göre daha yüksek ücretleri ise toplu pazarlıkla veya teşmil yoluyla saptamaktır. Çözüm, sendikaları güçlendirmek ve toplu sözleşme kapsamını toplu pazarlıkla veya teşmille yaygınlaştırmaktır. Diğer yollar, dipsiz kuyudur, tuzaktır ve sorunları daha da ağırlaştıracaktır.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.