Gerçek, Şüphenin Ütopyası mı?

09.04.2025
A+
A-
Eğitim ve Davranış Bilimci, İlişki ve Evlilik Danışmanı ve Yaşam Koçu

Şüphe, mevcut bilgiyi yeniden inşa etme sürecinde, düşünceyi harekete geçiren bir histir. Şüphe olmadan yeni fikir, düşünce ve keşiflerin yolu aydınlanmaz. Günlük dildeki negatif anlamlarının ötesinde, felsefi anlamda doğru akıl yürütmenin önemli uğrakları olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğru akıl yürütmek ise doğru bilgi için vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Birçok filozof, “Bilgi nesneleri ile öznel algı, aynı şey değildir” görüşündedirler. Gerçeklik ve algı arasındaki farklılık, şüphenin bir başka boyutunu düşünmemizi sağlar. Sağlıklı ve doğru şüphecilik, bilimsel araştırmaların enerjisi olduğu için yol gösterici mahiyettedir.

Söz konusu şüphe gerektiren durumlarda başvurulması gereken diğer yöntemin eleştirel düşünme olduğunu ifade edebiliriz. Eleştirel düşünmek, belli bir bilginin doğruluğunu denetlemek anlamına gelmektedir. Böylelikle doğru ve yanlışın ayırt edilmesi için şüphe duyarak araştırmanın fitili ateşlenecektir. Şüphenin, yargı veya hükümden önce hissedilen tereddütle ortaya çıkması, yeni ufukların açılmasına yol açan önemli bir dinamik olduğu fikrini besleyecektir.

Katkısı açısından sağlıklı ve doğru şüphecilik, bilimsel araştırmaların enerjisi olduğu için yol gösterici iken “şüphe, inanç ve inançsızlık arasında kalan duyguolarak da tanımlanır. İnanç ve inançsızlık arasındaki ilişkiyi, belirsizlik besler. Belirsizlik, sorgulama isteğini de tetikler. Zihinsel sorgulama arttıkça inançtan da uzaklaşılır. İnançsızlığı besleyen his, şüphenin gerçek ile ilişkisini yönetmeye başlar.

Belirsizliğin ortaya çıkmasını tetikleyen hissin şiddeti, şüpheyi güçlendirdiğinden gerçeğe ulaşılması kolaylaşır. Artık gerçek, ütopya menzilinden çıkarak daha yakında hissedilmeye başlar. Aslında şüphe hissinin tetiklenmesine belirsizlik yol açmıştır. Belirsizliği besleyen asıl kaynağın, sorgulama isteği olduğu anlaşıldığında inançsızlık gizlenemez boyuttadır artık.

Bir şeyden emin olamama durumu olarak da hissedilen şüphe, gizlenemeyecek boyuta geldiğinde düşünceden duyguya evrilerek, davranışın seyrini değiştirme gücüne ulaşır. Tepki, etik değerlerin sınırları içinde olursa davranış kabul edilebilir olacaktır; ama etik değerlerin dışında olduğunda yıkıcıdır. Şüphe, içte yaşanıyorsa dıştan gizlenerek davranış bozukluklarına sebep olmaz; ama ya belirsizlik çok güçlü ise ne olacaktır? İşte o zaman etik değerlerin duvarını yıkması önemsenmez; oysaki önemsenmeyen küçük belirsizliklerin çoğalması ile artan inançsızlık, hem şüphe hem de duyguyu güçlendirmiştir.

Belirsizlik, gerçeğe ulaşma arzusunu azdıracak, şüpheye giden yolun taşlı mı taşsız mı olacağını da belirleyecektir. Sorgulama isteğini azdıran duygunun, ipini koparan bir boğa gibi sınır tanımaz hale gelmesi, belirsizliğin gerçek olduğu inancını ortaya çıkaracaktır. İnanç ve inançsızlık arasındaki zıtlık enerjisi ile ortaya çıkan şüphe, gerçeğin dik duvarına çarpınca geri dönülmezliğin acısı çökecektir; ama şüphe, gerçeğe ulaşmadığında ne olacaktır? Hissedilen pişmanlık, kaybedilen değerleri yerine getirebilecek midir?

Şüphenin gerçeğe ulaşma çabası artıkça, sel gibi yıkıcı hale gelir. Sel, önüne ne gelirse sürüklemeye başladığında artık çok geçtir. Çok güçlü zannedilen yaşamsal değerlerin bile sürüklenmesi engellenemez. Sel oluşmadan mevcut belirsizlikler aydınlanmalı ve şüpheye dönüşmesine izin verilmemelidir; çünkü inançsızlık güvensizliğe, belirsizlik şüpheye sonra da davranışa döner. Ortaya çıkan davranışların birçok değeri yok edecek güçte olduğu unutulmamalıdır. Belirsizliğin tetiklediği his, hızla düşünce katmanına oradan da duygu katmanına ulaştığında beklenilmeyen davranışa döner. Hissin gücü oranınca ortaya çıkan şüphe, ticari ise ticaretin alabora olmasına, sosyal ilişki ise kopmasına, evlilik ise geminin su almasına, ilişki ise ilişkinin soğumasına yol açacaktır.

Küçük bir hissin oluşmasıyla sorgulama tetiklenir. İstenmeyen davranışların yapılma sürecine girildiği fark edilemediğinde; şüphe gerçeğe ulaşsa da ulaşmasa da hayatın ritmini bozar. Zorluklarla çıkılan yaşam katmanlarının ne getireceği iyi hesap edilmeden şüpheye götüren hissi, aidiyet ve değerler dinamiklerinin gücü ile kontrol altına almak gerekecektir. Ulaşılmasına can atılan gerçek, bazen hüsranla sonuçlanabilecektir. Güven duygusunun sırça köşk olduğu hissedilmedikçe; atılan adım ve davranışın sorumluluğunun ağırlığı da algılanmaz. Sırça köşkün kırılganlığı, hesap edilmedikçe; sırçanın yapışmasının mümkün olmadığı da algılanamaz. Şüphenin acımasız gaddarlığına, karşı çıkılamayacağı bilinmelidir. Her bilinmezlik ve sorumsuzluk, yaşamla olan çatışmaları arttıracağından hissedilmesi gereken şimdilerin de hissedilmeden kaybolmasına sebep olacaktır. Hak edilen yaşamın sunduğu güzellikler bile hissedilemeyecektir. Her kaybolan şimdinin, hayatı sadece bir sayaç olarak hissettireceği unutulmamalıdır.

Şüpheden davranışa dönen hissin dışa vurumu ile zedelenen inanç, çok kısa sürede inançsızlığa evrilir. İnanç ile şüphe aynı konumda bulunmazlar. Biri varsa diğeri orada değildir. Konumlarının değişmesi, hayatın dengesizleşmesini de tetikleyerek yeni sorgulamaları doğurdukça; inançsızlığın, inancı örtmeye başlaması sürpriz olmaz. Sorgulama isteği arttıkça şüphe, ütopya zannedilen gerçeğe dönmeye başlar. Sorgulama sonucunda ortaya çıkan çatışma boyutunun, etik değerlerin çerçevesini aşması önlenemez ise yaşamsal değerlerin de zedelenmesi önlenemeyecektir. Elbette insan karakterindeki farklılıklar, davranışları değiştirecektir. Hislerin tetiklenmeleri de her insanda aynı olmaz. Kıskanç bir insanla, her şeyi makul ve objektif düşünebilen insanın davranışı aynı değildir. Dolayısıyla hislerini şüpheye döndürme evreleri de aynı olmayacaktır. Hislerinin şüpheye dönmesini engelleyemeyen bir insan, yokuş aşağı yuvarlanan taşa benzer; neye çarpacağı ve neyi yıkacağı belli olmaz. Hele şüphenin gerçeğe ulaşması; ilişkiyi, aidiyeti, değerlilik hissini ve mutluluk beklentilerini kökten söküp atacaktır. Yaşamdan beklenen hayata dair dinamikler, bir anda eğreti hale gelerek değersizlik hissi oluşturacak, yaşam sevincinin kaybolması da önlenemeyecektir.

Somut verilere dayanmadan gerçeğe dönmesi istenen şüphe, önce insanın kendi hayatını dengesizleştirecektir. Yaşamla gittikçe barışması zorlaştığından her şeye şüpheli bakmaya başlayacaktır; oysaki yaşam, güçlü donanımlarını tamamlamış insanlara arzu edilen hayatı sunar. Güçsüzleri, güvensizleri, havadan nem kapanları ve her şeyin kendine zıtmış hissi besleyenleri tepeler. Elbette bazı bilinmezliklerde şüphe, doğruyu bulma yolunda gerekli olacaktır; ama özellikle ikili ilişkilerde güçlü veri olmadıkça şüphe, hayatı negatif etkileyecektir.

Gerçeğin hayatımızda ne kadar önemli olduğu her zaman algılanmaz; çünkü var olan her şey, algıladığımızda gerçektir. Gerçeğin beynimiz tarafından yorumlanabildiği kadarını algılayabiliyoruz ve gerçekliği, beynimiz yaratıyor. Bilimsel araştırmalarda şüphenin gerçeğe ulaşması farklı, bireysel ve sosyal ilişkilerde farklı katmanlarda değerlendirilecektir; ama gerçek, her zaman şüphenin ütopyası konumundadır. Şüpheyi tetikleyen hislerin bireysel ve sosyal kökü, belirsizlik olduğu unutulmamalıdır.

İnsan, hayatındaki her şeyinin gerçek olmasını ister. Gerçek olmayan hiçbir şeyin kendine artı değeri olmayacağını bilir. İnsan, sadece gerçek olan yaşam dinamikleriyle kendini değerli hissedebilecektir. Şüphenin yok ettiği değerli hislerin, gerçeğe dönmesi veya dönmemesi çoğu zaman bir anlam taşımaz. Mutlaka bir ritim bozukluğuna sebep olacaktır. Sevgi, aidiyet, mutluluk ve bağlılık gibi psikolojik hislerin asıl odağındaki gerçeklik, belirsizliklere kapalı olduğunun hissine ulaşınca anlam bulacaktır.

Algıladığımızda her şeyin var olması; şüphe, belirsizlik, doğru, yanlış, inanç ve inançsızlık hislerinin gerçek ile ilişkisinin önemini anlatır. Algı farkından ortaya çıkan gerçeğin değeri elbette her insanda aynı olmaz; ama her zaman şüphenin gerçeğe ulaşma çabası, insan hayatını yönetmeye devam eder. Sahte bir gerçeklik peşinde koşmadan ortaya çıkan şüphe, insan hayatının olmazsa olmazı konumundadır ve gerçeğe dönme ütopyası, hiçbir zaman bitmez.

Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.