“Uyanış!”

10.11.2024
A+
A-
“Uyanış!”

Toplumda yaygın halde, uykudan uyanma gibi kolayca söylenebilen uyanış; toplumu, algı rüzgârının önüne önüne sürüklemektedir. Elbette “uyanma” gerekliliğine inanışın değeri önemlidir; çünkü uyanış gerçekleşmeden hiçbir şeyin gerçek yüzü görülmez. Sanal ve gerçek iç içe olduğunda ortaya çıkan karmaşanın, analizi gerekecektir. Analizin sadece “gerçek uyanış” gerçekleştiğinde olacağı, önemsenmelidir. Bireysel uyanışla beraber, toplumun da top yekûn uyanması gerekecektir. Popüler kültürde “uyanış” çabalarının yaygın hale gelmesiyle rant kapısında uyutma ninnisine dönmesi, gerçek bir uyanmayı engelleyecektir.

Gerçek uyanış, moda olan uyanış ile uymadığını görmek zor değildir. Adım başı bir yerlerde toplantılar, seminerler, konferanslar, eğitimler(!) düzenlenmektedir. Söz konusu faaliyetlerin çoğunda sorgulanmadan “kabullenme”leri gözlüyoruz; oysaki zekâ, akıl, mantık, bilinç ve farkındalık süzgeçlerinden geçirilip sorgulanarak, kabul ile birlikte gerçek uyanışa ulaşılabilecektir. Uyanma zannedilen şeyin “sorgulamasız bir teslimiyet” olduğu, çabucak görülebilecek açıklıktadır. Sanki uykudan uyanma gibi çabucak gerçekleştiği zannı ve kendilerini başka bir âlemin(!) bilinç düzeyine ulaştıracağı beklentisi illüzyon olduğundan, farkına bile varılamamaktadır. İnandırmaya yönelik abartıların, bilinç düzeyi yeterli olmayanlarca -sorgulamayı gereksiz sayıp- onaylanması, pazarı büyütmektedir.

Halâ uykuda olduklarının pek de farkına varmayan uyanma yolcuları, ulaştıklarını iddia ettikleri üstün farklılık(!) edaları ile bilinçsizlik girdabında debelendiklerini fark etmezler. “Sorgusuz kabullere” geçtiklerinin, ninnilerin rehavetiyle derin uykuya daldıklarının da farkında değillerdir; çünkü gerçek uyanışa ulaşanlar, sorgularlar. Uyuyanlar, sorgulamadan kabullenirler. Kabulde olan bilinç, kabullenme de olmaz. Onun için dıştan gelen telkin ve ninnilere teslim olma hali yaşandığı, farkına varılmaz. Asıl uyanışın, insanın üst bilinç katmanına ulaşıp kendini gerçekleştirerek; bireyselleşme, kimlik kazanma, kendini tanıma ve farkındalık süreci olduğu algılanmamaktadır. Bu donanımların elde edilme zorluklarına katlanıp dogmatik düşüncelerin saldırılarına karşı koyarak uyanış bilincine ulaşılabilecektir. Bilgi düzeyinin, bilinç seviyesine ulaşması için gerekli olan donanımların en önemlisi olan farkındalık, içinde yaşadığı kolektif kültürün değerleri ve sosyal dinamiklerin özümsenmesi olduğu da algılanmadıkça gerçek uyanıştan bahsedilemeyecektir.

“Uy-an-ma” sözcüğünün, içindeki saklı anlam fark edildiğinde; “uy” ve “an” sözcüklerinin ana uyan, şimdiyi yaşa anlamında olduğu açıktır. “Ma” olumsuzluk ekinin, şimdiyi yaşa-ma, zihinden gelen dürtülere kulak ver demek olduğu hiç düşünülmez. Elbette uyutma ninnilerinin etkisi fazladır. Amaçlanan “uyanma” hevesini tetikler. Hipnoz, uzmanın bu işi tam yapacağına inanıldığı anda gerçekleşir. Sorgusuz kabullenmeler de hipnoz etkisindedir.

Çokça duyduğumuz -“Başka bir boyutta uyandım” söylemleri, illüzyonun girdabında olduklarının itirafı gibidir. Bir anda başka bir boyuta nasıl geldikleri, nedense hiç sorgulanmaz. Çokça duyulan -“Bu eğitimden(!) uyanarak çıktım.” söylemleri ile aslında kendilerini bir kenara bırakarak, teslimiyet içinde olduklarını itiraf ederler. Yaşanan illüzyonun başka bir versiyonuna geçtikleri algılanmaz. Uyanış değil, uy-an-ma(!) gerçekleşmiştir.

Uyuyan insan, duygu ve düşüncelerini sorguya çekebilecek güçte değildir. Bilinçaltı ve şuuraltının nasıl etki edeceği belirsiz olduğundan her rüyada farklılık gösteren serüven, insanı derinden etkiler. Gördüğü rüyanın etkisinin gerçek hayata uzandığını ve gerçek hayatta elde edemediği şeylerin, elde etme hazzını hissettiği bile olur. Yarım kalan çok güzel bir rüyanın, tekrar görülmesi için yeniden uyumaya çalışmanın boşuna olduğu bile bazen algılanmaz. Uyanma illüzyonunda olanalar rüyadan bile uyanamazlar. Bilinçlerinin merkezinden ve farkındalığın kapsama alanının dışına çıkarak gerçeklikten uzaklaşır. Gerçek ve hayal arasında gidip gelen hisler, insanın psikolojisini doğrudan etkiler duruma gelir. Bilinç altınının rüyaları etkilediği gerçeği bir anda unutulduğunda illüzyonun etkisi ortaya çıkacak, gerçek hayatın içinde sanallık başlayacaktır. Bilinç varlık gösterene kadar yaşanan her şey, uykudaki rüya hükmündedir ve iddia edilen uyanma(!) hali aslında illüzyondur. Gerçek uyanış gerçekleşmemiştir.

Hayatın kontrolü elde edilemedikçe, bir başka yaşam dinamiği arayışına girildiği görülür. Farkındalığın dümenine oturan illüzyona, teslimiyet artmaya başlar; oysaki yaşam, hayatın dümeninde bilinç olunca gerçeğe dönüşü sunabilecektir. Zihin karmaşıklığından kurtularak ulaşılan bilinç düzeyi, yaşamdan elde edilen donanımların gücü ile kendini gerçekleştirebilecektir. Her sorgulayamadığı şeyin inancı olduğu algısından kurtuluş, ulaşılan bilinç katmanında gerçekleşecek sorgulamayı hayatının bir parçası yapacaktır. Gerçek uyanışın gerçekliğine tanıklık etmek, insanın en mutlu anı olacaktır.

İnsanın zihni ne kadar karmaşıksa yaşamı da o kadar karmaşık demektir. Zihindeki karmaşıklık, hayatın gerçekleri ile boy ölçüşemediğinde, bilinçaltından yardım istenecektir; ama yardım gelmeyecektir. Zihnin ablukasını delemeyen her insanın, sürekli bir karar verme halinde olması, gücünü tüketecektir. Gücü tükendikçe, özgüveni de etkisizleştirecektir. Hayatın gerçekleriyle inandığı illüzyonların savaşının galibi, elbette yaşam olacaktır. Yaşam, şikâyet edilen ve suçlanan konuma gelecektir; oysaki insanın kendi donanımsızlıklarının sonucunda bu duruma geldiği nedense akla gelmeyecektir.

Zihinden çıkış kapısının anahtarı, kendi gerçekliklerinin kabulü ile ulaşılan bilinç katmanındadır. Anahtar, bilinç düzeyinin gelişimi ve farkındalıklarının özgüven ile yaşamdan kopardığı donanımlar olacaktır. Eğer o donanımlar elde edilemezse siklet farkı gözetilmeyen bir ringte güçlü bir rakibin karşısına çıkma korkusu saracak ve hayat çekilmez hale gelecektir. Elde edildiği zannedilen uyanış ninnileri, sanal donanımların ninnileri haline gelecektir.

Her insan eşsiz bir fıtrata ve kendine özgü bir hayat programına sahiptir. Yaşam; kabiliyeti, zekâ seviyesi, akıl yürütme becerileri ve özgüveniyle insanı zorlu yollardan geçirerek, hayatının iyi ve güçlü geçmesini temin etmek için ona donanımlar hediye eder. O donanımların elde edilme serüveni, insan hayatının en dik yamaçlarında gerçekleşir. Dik yamaçlardan tırmanıp uyanış katmanına ulaşan bireyin mutluluğu, hayatının en değerli uyanışı olacaktır.

Sadece kendi gerçek hayatının bilincine uyanan insanın yaşamında en değerli kazanım, ulaştığı katmanda kendi değerinin farkındalığıdır. O değere ulaşma evrelerinin zorluğu, yaşamın yakasına yapışacak kadar güçlü olma çabasının hazzında gizlidir; çünkü inançlarını ve uyanışını bilinçle sorgulayarak elde etmiştir.  Kafası net, özgüveni tam ve kendi içinde tutarlıdır. Dengesi bozulmaz, pişmanlık duymaz, her şeyin gerçek yüzünü görebilecek kadar farkındalığa ulaşmıştır artık. Hayatını gerçek uyanış ışığı ile aydınlattığından hiçbir şey karanlıkta değildir.

 

Ahmet Bayındır

Eğitim ve Davranış Bilimci

İlişki ve Evlilik danışmanı

Yaşam Koçu

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.